Beyoğlu sokakları kar yağarken bile sıcacıktır.
Karmaşık bir renk paletine benzetmişimdir
hep.
İnsanın kendisini unuttuğu bir atmosferi vardır oraların, anlamsızca hareketlerin fazlaca
umursanmadığı nadir yerlerden biridir.
Gülüşünüzün kimseleri yaralamadığı , mutluluğun saf mutluluk
olarak anıldığı güzel atmosferin kokusunu içinize çektiğiniz yerlerdendir ancak
mutluluğun bu kadar umursanmadığı bir yerde sizce mutsuzluğu kim umursardı.
Aylanın kafası atmıştı, bukle bukle saçlarını bir oraya bir
buraya savuruyordu , sinirliyken hep kırmızı ruj sürerdi Ayla, kendisini bir
kaplan gibi hissederdi çünkü, deri kırmızı ceketi , iri basenleri ve uzun boyu
ile attığı sert adımları duyulmuyordu sokaklarda, istediği tam olarak buydu ,
kaybolmak.
Gadi meyhanesinin ağır ahşap kokan, tarih kokan
bir yerdi , kahkahalar duvarlarına işlemişti sanki öyle bir keyif vardı nahoş
kokusu mest edici atmosferi ise huzur vericiydi.
Gadinin kapısını aralayarak içeri attı kendini ve iki bardak
rakı istedi, bir bardağı hızlıca devirivermişti, iliklerine kadar hissetmek
istiyordu unutmanın hoş kokusunu , boş bardağı doluyla çarpıştırdı, iki kez
şerefe dedi ve ikinciyi de yudumlamaya başladı,
İki kez konuşuyordu Ayla sanki bedeni kızgın ruhu
affedilmeyi bekleyen bir insan gibi kızıyordu tekrar özür diliyordu kendinden karışıktı karmakarışık...
Sizce Ayla`nın kafası neden bu kadar karışmıştı ?
Olaylar onu nereye götürecekti?
Acaba ayla karakteri gerçekmi yoksa kurguluyormusunuz.
YanıtlaSilbetimleme biçiminiz cok hosuma gitti umarım devamı gelır hikayelerinizin.
Her ağaçtan bir yaprak ile kendi ağacımı oluşturuyorum diyelim sevgili bilinmeyen
YanıtlaSil